Film, birbirinden yapı olarak tamamen farklı iki aileyi konu ediniyor. Ki-taek ve ailesi komple işsizdir ve varoşlarda yaşamaktadırlar. Ki-taek’in oğlu Ki-woo, bir arkadaşının referansı ile çok zengin, bir o kadar da saf olan Park ailesinin kızına İngilizce için özel ders vermeye başlar. Ancak bu onlara yeterli gelmez ve maaile Park ailesinin evdeki çalışanlarının adım adım kuyusunu kazarak çeşitli üçkağıtçılıklarla kapağı Park ailesine atmayı başarırlar. Ancak fazla açgözlülükleri ve beleşçilikleri günün birinde başlarına bela olacaktır.
Dünya'nın giderek yaşanmaz hale gelmesiyle başlayan tarım krizi ve doğal felaketler, insanları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Teknik bilgisi ve becerisi yüksek olan Cooper, geniş mısır tarlalarında çiftçilik yaparak geçinmektedir; amacı iki çocuğuna güvenli bir hayat sunmaktır. Onlarla yaşayan büyük baba Donald çocuklara göz kulak olurken, henüz 10 yaşındaki kızı Murph şaşırtıcı bir zekaya sahiptir. Geçmişte bıraktığı bilim insanı kariyerini özleyen Cooper'un karşısına bir gün beklenmedik bir teklif çıkar ve ailesinin, dahası insanlığın güvenliği için zorlu bir karar alması gerekir...
Leonardo DiCaprio bu yapımda, çok yetenekli bir hırsız olan Dom Cobb ile karşımızda. Uzmanlık alanı, zihnin en karanlık ve savunmasız olduğu rüya anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb'un insanlarda nadiren görülebilecek bu yeteneği onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeye malolmuştur. Cobb'a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabii eğer imkansız 'Başlangıç'ı tamamlayabilirse.
Can Dostum’da Will Hunting genel iq’nun çok çok üzerinde bir zeka seviyesine sahip, MIT’de temizlikçi olarak çalışan genç bir çocuktur. Temizlik yaptığı akşamlardan birinde, bir sınıfın tahtasında yazılı olan bir matematik sorusuna denk gelir. Çözülmesi neredeyse imkânsız olan bu sorunu rahatça çözen Will, sessiz sedasız ortadan kaybolur. Kısa zaman içerisinde sorunu yazan profesör tarafından keşfedilen Will bu başarılı olmasını diğer sorularda da sürdürecektir. Ancak bir kavga nedeniyle hapis cezasına çarptırılan gencin, bu beladan kurtulabilmek için profesöre ihtiyacı vardır. Son derece çarpıcı bir başarı hikâye süne yoğunlaşan film, bu etkin senaryosunu Akademi Ödülleri’nde kazandığı Oscar heykeliyle taçlandırmıştı.
Amerikan İç Savaşı’ndan iki yıl önce geçen hikâye, eski bir köle olan Django’nun Alman ödül avcısı Dr. King Schultz ile yollarının kesişmesini konu alıyor. Schultz, Django’nun yardımı karşılığında ona özgürlüğünü kazandırır ve zorlu bir görevde iş birliği yaparlar. Django’nun üstün avcılık yetenekleri, onları son hedeflerine götürür: Django’nun karısı Broomhilda’yı köle tüccarlarının elinden kurtarmak.
Joker, başarısız bir komedyen olan Arthur Fleck'in hayatına odaklanıyor. Toplum tarafından dışlanan bir adam olan Arthur, hayatta yapayalnızdır. Sürekli bir bağ kurma arayışında olan Arthur, yaşamını taktığı iki maske ile geçirir. Gündüzleri, geçimini sağlamak için palyaço maskesini yüzüne takan Arthur, geceleri ise asla üzerinden silip atamayacağı bir maske takar. Babasız büyüyen Arthur’u en yakın arkadaşı olan annesi Happy adıyla çağırır. Bu lakap, Arthur’un içindeki acıyı gizlemesine yardımcı olur. Ancak maruz kaldığı zorbalıklar, onun gitgide toluma aykırı bir adam haline gelmesine neden olur. Yavaş yavaş psikolojik olarak tekinsiz sulara yelken açılan Arthur, bir süre sonra kendisini Gotham Şehri’nde suç ve kaosun içinde bulur. Arthur, zamanla kendi kimliğinden uzaklaşıp Joker karakterine bürünür.
Amerikalı fizikçi Julius Robert Oppenheimer'ın hayatına odaklanılan filmde, Julius Robert Oppenheimer’ın, İkinci Dünya Savaşı sırasında atom bombasının geliştirilme sürecindeki rolü gözler önüne seriliyor. Fizikçi Julius Robert Oppenheimer'a 2. Dünya Savaşı sırasında Manhattan Projesi'nin bilimsel liderliği verildiğinde, o ve eşi Kitty, Oppenheimer'ın çalışmasının sadece kendi hayatları üzerinde değil, tüm dünya üzerinde bu kadar etki edeceğini hayal edemezdi. Ancak ölümcül icadının Hiroşima ve Nagazaki'de kullanılacak olması, Oppenheimer'ın kendisini projeden uzaklaştırmasına neden olur. Savaş sona ermek üzereyken, Lewis Strauss'un ortak kurduğu ABD Atom Enerjisi Ajansı'nın danışmanı olan Robert Oppenheimer, nükleer enerjinin uluslararası kontrolüne ve nükleer silahlanma yarışına karşı olduğunu savunur ve bu nedenle ABD tarafından hedef haline gelir.
Küçük Riley için hayat, babasının San Francisco’da yeni bir işe başlamasıyla baştan aşağıya değişir. Orta-Batı’daki yaşamını geride bırakan Riley'ı şimdi yeni bir ev, okul ve arkadaşlar beklemektedir. Peki içindeki duyguları ona ne söyler? Neşe, Korku, Öfke, Tiksinti ve Üzüntü… Riley'nin zihninin içinde yaşayan, ona günlük hayatında tavsiyeler veren duyguları bu yeni hayata alışırken ufak bir kaosa neden olacaktır. Neşe, Riley’nin en önemli duygusudur ve onu hep pozitif tutmaya çalışır ama diğer duygular bu yeni hayatına uyum sağlama konusunda biraz şaşkındır.
Eski bir New York'lu yazar olan Nick ve karısı "havalı kız" Amy. Beşinci evlilik yıl dönümlerinde Amy kaybolur ve evlilikleri bir gizeme dönüşür. Nick şüphe uyandırıcı davranışları yüzünden bir numaralı şüpheli olur. Amy, ölü ya da diri bulunmak üzere ilham arayışındaki dünyanın gözleri önünde medya çılgınlığının övülen malzemesi haline gelir. Nick ve Amy'nin bu romantik birlikteliği Amy'nin kaybolması ile simgesel bir Amerikalı suç hikayesine dönüşür. Amy'nin yok oluşu gizemli bir aynalı koridor haline gelir. Ortaya çıkan olaylar karışıklık ve şok etkisi yaratarak can alıcı soruları beraberinde getirir.
Kötü giden bir uyuşturucu işi ve bir çanta dolusu para masum bir avcının, emektar bir şerifin ve acımasız bir kiralık katilin yolunu ıssız Batı Teksas çölünde kesiştirir.
Genç bir kadın olan Nina, yetenekli bir balerindir. Eski bir balerin olan ve dans konusundaki hırsını kendisine aşılayan annesi ile New York’ta yaşayan Nina’nın hayatı danstan ibarettir. Bale yönetmeni Thomas Leroy, sahneye koyduğu Kuğu Gölü Balesi’nin baş dansçısını yeni sezonda değiştirmeye karar verir. Zarif, masum ve saf Beyaz Kuğu ile kötülüğün, şehvetin ve bilinmezliğin temsilcisi Siyah Kuğu'yu aynı anda canlandırabilecek bir balerin arayan yönetmenin ilk tercihi Nina olur. Ancak rolü almak için elinden geleni yapan Nina’nın karşısında güçlü bir rakibi vardır. Nina, Beyaz Kuğu rolü için harikalar yaratsa da genç kadının Siyah Kuğu performansı pek de başarılı değildir. Rakibi Lily ise Siyah Kuğu rolü için iyi bir performans sergiler. Lily ve Nina arasındaki rekabet, çalışmalar boyunca ilginç bir dostluğa dönüşür. Bu süreçte Nina, hayatının mahvolmasına neden olan karanlık tarafıyla yüzleşmeye başlar.
Sürücü, suçlular için kaçış şoförü olarak ek iş yapan yetenekli bir Hollywood dublörüdür. Dış görünüşü buz gibi görünse de, son zamanlarda Irene adında güzel bir komşuya ve onun küçük oğlu Benicio'ya ısınır. Irene'in kocası hapisten çıktığında, milyon dolarlık bir soygun için Sürücü'den yardım ister. İş korkunç bir şekilde ters gider ve Sürücü, Irene ve Benicio'yu soygunun arkasındaki öfkeli beyinlerden korumak için hayatını riske atmalıdır.
Korku sinemasının ustalarından John Carpenter'ı üne kavuşturan filmi "Cadılar Bayramı", ilk cinayetini altı yaşında işleyen bir çocuğun onbeş yıl sonra hapisten kaçarak geçmişini tekrarlamasını anlatıyor. Azizler günü arifesinde işlediği cinayeti hayatının merkezi haline getiren ve sıradan insanları öldürerek adeta sorunlarıyla hesaplaşan gencin hikayesi.
2. Dünya Savaşı'nın kaderini belirleyen olaylardan biri olan Dunkerque Tahliyesi'ni konu edinen film, yüz binlerce İngiliz ve müttefik askerlerinin etrafının düşman askerleri tarafından sarılması ile başlar. Arkaları deniz olan bir yerde sıkışan askerler, düşman saldırısına karşı çaresiz bir durumda kalırlar.
Amerika Birleşik Devletleri ile Meksika arasındaki tehlikeli sınır bölgesinde görev yapan idealist bir FBI ajanı olan Kate Macer, bu bölgede hakimiyet kurmuş çok güçlü uyuşturucu çeteleri arasındaki savaşın ortasında kalacaktır.
Rick Dalton, bir televizyon filmi aktörüdür. Dalton'ın başarılı bir western dizisi bulunmaktadır. Ancak Rick, kendini televizyondan uzaklaştırıp film sektörüne adım atmak istemektedir. Onun dublörü olan Cliff Booth ise bu konuda ona katılmaktadır. Ancak ikilinin yaşlarının ilerlemesiyle birlikte Hollywood'taki şansları da azalmaktadır. Hollywood'un yeni gözdelerinden olan Sharon Tate ise Rick'in komşusudur. Ancak Hollywood'un ışıltılarla dolu ve pervasız akışı, Tate'in ve dört arkadaşının Charles Manson tarikatı tarafından katledilmesiyle kesilecektir…
Patrick Bateman, aileden zengin bir adamdır. Gençliği ve yakışıklı olması, kendisine hem işinde hem de sosyal hayatında avantajlar sağlamaktadır. Oldukça sıradan bir hayata kapılıp gidiyormuş gibi görünen Bateman'ın hayatının karanlık tarafın ise oldukça derinliklidir. Bateman, insanları sebepsiz yere öldürmekten hoşlanan ve öldürdüğü insanların vücutlarından hatıra olarak aldığı parçaları evinde saklayan bir akıl hastasıdır. Bunu kendisi dışında kimse bilmemektedir.
Tenet, dünyayı büyük bir tehlikeden kurtarmak için savaşan bir kahramanın hikayesini konu ediyor. Gerçek zamanın ötesinde bir yerde uluslararası bir casusluk görevini yerine getirmeye çalışan kahraman, dünyayı kurtarabilmek için savaşmak zorunda kalır. Üçüncü Dünya Savaşı'ndan daha büyük bir tehlikeyi durdurmaya çalışan kahraman, casusun alacakaranlık dünyasında zorlu bir yolculuğa çıkar.
Starship Avalon adlı uzay gemisi, Homestead II adında çok uzak bir koloniye 5000'den fazla kişiyi götürmek üzere, 120 yıl sürecek bir yolculuk yapmaktadır. Giden kişiler bu yolculuk sonunda sağlıklı bir şekilde hayatlarına devam edebilmek için özel tasarlanmış "uyku kapsüllerinde" uyutulmaktadırlar. Ancak yaşanan teknik bir sorun nedeniyle iki kapsül vaktinden önce açılır, birinde makine mühendisi Jim Preston (Chris Pratt), diğerinde ise yazar Aurora Lane (Jennifer Lawrence) bulunmaktadır. Gemide bir başlarına kalan ikilinin önünde, hala 90 yıllık bir yol vardır.
1889 yılında geçecek Woman Walks Ahead, New York City’deki hayatından bunalmış dul Catherine Weldon’ın ressam olma hayalleriyle Dakota’ya doğru tek başına yolculuk yapmasını ve kendisini orada toprakları için savaşan bir halkın arasında bulmasını konu ediniyor * Her şeyiyle on numara bir filmdi bana göre. Hikaye güzel, kurgu güzel, oyuncular güzel. Hele o Sam Rockwell'in filmlerinde kıvrıla kıvrıla yürüyüşü, yılan gibi laf sokmaya çalışmaları falan yok mu mest ediyor insanı. Duygusal insanlara hitap eden bir film gibi görünüyor.