Polis San Pedro'da patlayan bir tekneyi araştırdığında 27 ceset ve 91 milyon dolarlık uyuşturucu parası bulur. Olaydan kurtulan iki kişi, yanıklarla dolu vücuduyla korkmuş bir Macar terörist ve Verbal Kint adında bir tetikçidir. Polisteki sorgusunda Kint, 6 hafta öncesinden başlayarak olayları anlatır.

İnatçı bir Los Angeles emniyet müdürlüğü komiseri acımasız ve ölümcül bir profesyonel hırsızın ve onun suç ortaklarının peşine amansız bir şekilde düşer.

Hayatında tek bir gün el emeğiyle çalışmamış Vittorio Accattone, himayesindeki kadınları sömürerek parasını kazanır. Elindeki en başarılı seks işçisi Maddalena hapse düşünce, Accattone’nin talihi tersine dönmeye başlar ve kendiyle yüzleşmek zorunda kalır.

Macera türünün klasikleri arasında gösterilen The Man Who Would Be King, usta sinemacı John Huston’ın yönettiği sürükleyici bir yapım. Rudyard Kipling’in bir öyküsünden esinlenilerek çekilen film, 1880’lerde Hindistan’da geçiyor.

İhtiyar Bob eski bir hırsızdır 20 seneönce hapishaneye girmiştir ve tahliye olduktan sonra sadecekumar oynamayı tercih etmiştir.Fakat son bir büyük vurgun yapma hırsı Bob’un yaşamında yeni bir heyecan oluşturur. Artık soygunu bir saplantı haline getiren Bob arkadaşlarıyla beraber kusursuz bir kumarhane soygunu planlar. Ancak unuttuğu bir şey vardır, o da hiçbir şeyin kusursuz olmadığıdır. Soygun yapacakları, ekiptekilerin hataları yüzünden polis tarafından tespit edilir. Fakat soygun gecesi nedense Bob’un şansı yaver gider ve ummadığı bir günde kazanmaya başlar. Acaba Bob’un talihi geri mi gelmiştir?

Elmas düşkünü seksi Wanda (Jamie Lee Curtis) ve erkek arkadaşı Otto (Kevin Kline), elmas hırsızlığı sorgulaması için George (Tom Georgeson) ve Ken'le (Michael Palin) İngiltere'ye giderler. Elmasları almak istedikleri için polise George ve Ken'den bahsederler. Ancak George elmasları çoktan güvenli bir yere saklamıştır. Nereye sakladığını bulmanın tek yolu da Wanda'nın George'un avukatı olan Archie'ye (John Cleese) yakınlaşmasıdır.

Bridget evini kaybetmek üzere olduğunu öğrenince büyük bir paniğe kapılır. Eşi Don ise işten çıkarılmıştır. Bridget bir iş bulmaya çalışır. Ancak şimdiye kadar ev kadınlığı dışında hiçbir şey yapmadığından iş bulamaz. Sonunda Federal Reserve Bank'ta kapıcılık yapmaya başlar. Bridget burada iki çocuk annesi Nina ve özgür ruhlu Jackie ile tanışır. Üç kadın kısa sürede dost olurlar. Bir çıkış yolu arayan bu üç kadının aklına bir fikir gelir. Çalıştıkları bankayı soyacaklardır.

Dar kafalı bir işadamı, New York şehir merkezindeki greasy spoon'da tuhaf, özgür ruhlu bir kadınla tanışır. Ofisine geri dönme teklifi, öğle yemeğinde bir motel buluşmasıyla sonuçlanır - bu, ikisini gizli benlikleriyle yüz yüze getiren kaprisli bir eyaletler arası yolculuğun başlangıcıdır.

Askeri bir deney robotu olan 5 numara, yıldırım çarpmasından sonra dönüşüm geçirerek, zeki bir organizma gibi hareket etmeye başlar.Serinin 2. filminde Robot Johnny Five şehre gelir ve kendi amaçları için onu isteyen suçlular tarafından yönlendirilir.

Özel dedektif Varg Veum'un bu sefer Wenche Andresen isimli boşanmış bir kadınla yolları kesişir. Kadın Veum'dan, eski kocası Jonas'ın arabasını bulmasını ister. Varg Veum arabayı bulur fakat Jonas ölmüştür ve kadın polislerin baş şüphelisidir. Aşk ve sadakat üzerine tutucu fikirleri olan bu güzel kadının suçlu olabileceğine inanamayan Varg, davayı çözmeye ve onun masumiyetini kanıtlamaya kararlıdır.

Ben, bir kızı ve eşi ile mutlu yaşayan aile babasıdır. Bir gün hapisten çıkagelen kardeşi Ricky, onu Altın Tozlarının bulunduğu bir işyerini soymaya zorlar. Bu sırada Ben, kötü mazisi nedeniyle işyerinden kovulur ve çaresizlikten kardeşine soygun için hazır olduğunu söyler. 3 kişi soyacakları işyerine gider. Ben, altın tozlarını ararken, diğer 2 arkadaşı güvenlik görevlilerini etkisiz hale getirmekle uğraşmaktadır. Fakat, göremedikleri 3. bir kişinin gizli alarma basmasıyla Polisin gelme süresi beklediklerinden daha hızlı olur. 3-4 kişi çatışmada ölür ve Ben yakalanır. Teksas Adaleti ölümlerden onu sorumlu tutar ve idama mahkum edilir. Bu andan itibaren dram, gerilim ve beklenmedik hayatlar ortaya çıkar.

Futbol dünyasının en tanınmış teknik direktörü öldürülüp, Pembe Panter isimli şöhretli mücevherin süslediği yüzüğü kayıplara karıştığında yer yerinden oynar. Fransızlar olayı çözmek için en ünlü dedektiflerini görevlendirmek isterlerse de, bir karışıklık sonucu esrarı çözme –ya da olayları daha da zora sokma- işi Müfettiş Jacques Clouseau’ya kalır.

Las Vegas'ta her yıl gerçekleşen Elvis haftası bu defa müthiş bir soyguna ev sahipliği yapacaktır. Michael Zane hapishanede aynı hücreyi paylaştığı Thomas J. Murphy ve 3 arkadaşı, içleri silah ve patlayıcı dolu gitar çantaları ile girdikleri kumarhaneyi yerle bir edip 3.2 milyon dolar ile kayıplara karışırlar. Ancak Michael ve Murphy paranın tamamına tek başına sahip olmak için kanlı bir hesaplaşmayı önceden planlamışlardır.

Hapisten çıkan Torrente, çok sevdiği İspanya'nın artık eskisinden çok farklı ve kaotik bir yer haline geldiğini görür. Bir kumarhaneyi soymayı planlayan eski mahkum, içeride edindiği dostlarının yardımıyla kumarhanenin güvenlik sistemini kuran John Marshall'a ulaşır. Marshall'ı da ikna eden Torrente, yüzyılın en büyük soygunu için kusursuz bir plan hazırlar.

Jack Ryan (Owen Wilson) için hayat plajdan ibarettir, ve güzel bir kız (Sara Foster); Jack’i ve kendisini zengin edecek basit bir planla geldiğinde, sörfçü küçük hırsız, Ohau Kuzey Sahilinde dalgalarla oynamaktadır. Jack’in tek yapması gereken bir eve fakir olarak girmek ve zengin olarak çıkmaktır...