Genç ve başarılı bir banker olan Andy Dufresne, karısını ve onun sevgilisini öldürmek suçundan ömür boyu hapse mahkum edilir ve Shawshank hapishanesine gönderilir. İşkence, tecavüz, dayak dahil her türlü kötü koşulun hüküm sürdüğü hapishane koşullarında, Andy'nin hayata bağlı ve her daim iyi bir şeyler bulma çabası içindeki hali, çevresindeki herkesi çok etkileyecektir. Bir süre sonra parmaklıkların arkasında bile özgür bir yaşam olabileceğine bütün mahkumları inandırır. Bu mahkumlardan biri olan Ellis Boyd "Red" ve Andy, unutulmaz bir dostluk kurarak hapishaneyi bambaşka bir yer haline getirirler.
Latin kökenli bir Amerikalı genç babasını bıçaklayarak öldürdüğü gerekçesiyle birinci dereceden cinayetle suçlanır ve mahkeme önüne çıkarılır. Sanığın kaybettiğini söylediği bir bıçak cinayetin işlendiği odada bulunmuştur, mahkemeye sunduğu savunma oldukça zayıftır ve kurbanın çığlıklarını ve katilin kaçışını duyduklarını söyleyen pek çok tanık vardır, dolayısıyla dava kısa sürecek gibi görünmektedir. Sanık suçlu bulunduğu taktirde idama mahkum edilecektir.Jüri üyeleri kararı açıklamak için odalarından döndüklerinde şaşırtıcı olmayan sonuçlar ortaya çıkar: oniki jüri üyesinden onbiri genç adam hakkında "suçlu" hükmünde bulunmuşlardır. Sekiz numaralı jüri üyesi Davis "suçsuz" hükmü yönünde oy veren tek üyedir.
David 'Noodles' Aaronson ve arkadaşları 20'lerin New York'un da beraber büyümüşlerdir. 30'larda gangster dünyasında fırtına gibi esen sıkı dostlar zamanla dağılırlar. Fakat 60'ların sonunda Aaronson New York'a geri dönecek ve geçmişiyle yüzleşecektir.Birlikte büyüyen bir grup Yahudi arkadaşın, gangster dünyasına adım atmasıyla geçirdiği aşamaları ve sonrasını konu edinen film, Spagetti Western'lerle ünlü Sergio Leone'nin çoğu İtalyan bir ekiple, bir çok sahnesini Avrupa'da çektiği bir yapım. Hollywood'un yazılı olmayan kurallarının işlemediği, ahlak muhasebesi ve dersler içermeyen, duygusal olabildiği kadar sert de olabilen bir film. Nihayetinde unutulmaz müzikleri ve Robert de Niro'lu kadrosuyla da çoktan klasikler arasında yerini almış durumda.
Akademiden başarıyla mezun olmuş genç FBI ajanı Clarice Starling, kurbanlarının derilerini yüzen sapık bir katilin elinden bir kadını kurtarmaya çalışır. Clarice, katile ulaşmak için başka bir psikopat olan ünlü doktor Hannibal Lecter ile yakınlaşır. Lecter'dan bilgi alabilmesi için önce onun güvenini kazanması gerekmektedir.1992 yılında 7 dalda Oscar'a aday olan film, yönetmeni ve başrol oyuncularına altın heykelciği getirirken en iyi film ve en iyi senaryo uyarlaması dalında da ödüle hak kazanmıştı.
Vasat bir besteci olan Salieri ile rakip olan Wolfgang Amadeus Mozart, müzikal dehasıyla ölümsüzlük kazanıyor. Salieri'nin bu durumu hazmedememesi intikam isteğiyle dolmasına neden olur.
Jerry Lundegaard borçları olan bir sahtekârdır. İhtiyaç duyduğu meblağda parayı acilen edinmeli ve borçlarını temizlemelidir. Karısının babası oldukça zengin bir adamdır; ancak gamsız bir sahtekar olan Jerry’ye yardım etmesi imkansız gibi görünmektedir. Jerry’nin aklına şeytani bir fikir gelir. Jerry, karısını kaçırmak ve kayınpederinden fidye istemek üzere iki adam kiralar. Lakin hiçbir şey planlandığı gibi ilerlemeyecektir. Sinemalarının ilk döneminden bu yana çizgilerini hiç bozmadan ilerleyen Coen Kardeşler’e büyük bir şöhret kazandıran Fargo, orijinal senaryo ve en iyi kadın oyuncu dallarında Oscar kazanmıştı.
10 yaşındaki oğlu Gene ile bir karavanda yaşayan Çek göçmeni Selma Jezkova kalıtsal bir hastalık yüzünden kör olmak üzeredir. Bu hastalığını oğlunu da etkileyeceğini bilen Selma, çelik fabrikasında canla başla çalışarak biriktirdiği parayla oğlunu ameliyat ettirme arzusu içerisindedir. Ama gelişen olaylar Selma'yı işin içinden çıkamaz hale getirir...
Gelmiş geçmiş en iyi western filmleri arasında gösterilen filmde, Şerif John T. Chance ve iki yardımcısı kasabada işlenen cinayetlerin peşine düşerler. Ancak yardımcılarının birinin çok genç, birinin de alkolik olması onun başına türlü belalar açar...
Meksika Devrimi sırasında geçen film, patlayıcı madde ustası bir İrlandalı asker ile onun bu maharetini banka soymakta değerlendirmek isteyen bir başka paralı askerin başlarından geçenleri anlatıyor. Bir grup politik mahkumun kurtulmasına da sebep olan Sean Mallory bir anda halk kahramanı olur. Tek amacı çok paraya ve biraz şöhrete konmak olmasına rağmen, devrim kahramanlığı pek beklemediği bir şeydir. Bir zaman sonra tüm kontrolü yitirir ve ok yaydan çıkmış olur.
Fargo', 'O Brother, Where Art Thou?' ve 'Intolerable'’ın yaratıcılarından Amerika’lı gangsterlerin hayatına karmaşık ve görsel bir bakış geliyor. MILLER’S CROSSING’de rakip çeteler, katil galerileri ve tetikçiler yeralıyor. Leo (Albert Finney) İrlanda’lı bir gangster ve politik patrondur, güvendiği teğmeni ve danışmanı anti-kahraman Tom’un (Gabriel Byrne) yardımıyla bir Doğu şehrini yönetmektedir. Ama şehir üzerindeki kontrolleri, Johnny Casper (adında bir İtalyan patron ve acımasız yardımcısı Eddie Dane tarafından zorlanır.
Korku filmi klasiği olan bu film serisinde, yaralı yüzlü bir sübyancıyı bir çete linç eder. Öldürülen sübyancı, yıllar sonra katillerinin çocuklarının rüyalarına girmeye ve rüyalarında onu gören çocukları teker teker öldürmeye başlar.
Film kısa süre önce babası intihar eden ve kendisi de işlemediği bir cinayet yüzünden suçlanan Finlandiyalı maden işçisi Taisto Kasurinen'in hikayesini anlatır. Hapisteyken ülkeyi terk etmek ve yeni bir hayata başlamakla ilgili hayaller kurmaya başlar. Sonunda hapisten kaçar ama işler planladığı gibi gitmez...
1999 yılında‚ yeni milenyuma geçişin arifesinde‚ batı toplumu yarı anarşik kontrolden çıkmış bir hayat yaşamaktadır. Kendi geçmişinin hayaletlerinden kurtulamayan Los Angeleslı genç bir polis eskisi olan Lenny Nero‚ şimdi artık kısaca klip denilen‚ başkalarının yaşadığı anıların satıldığı karaborsanın simsarlarından biridir. Kaybettiği eski kız arkadaşı Faith ile olan kendi kliplerinin de bağımlısıdır. Los Angeles polisinden iki dedektif‚ Lennynin elinde bulunan bir klibi ele geçirmek için hayatını cehenneme çevirir. Yılbaşı kutlamaları yaklaşırken‚ bu esrarengiz klip Lennyyi umduğundan daha büyük bir komplonun içine itecektir. Kathryn Bigelowun kendi filmografisi adına bu sıradışı sayılabilecek yakın gelecek bilim kurgusu‚ görsel olarak baştan çıkarıcı olmanın yanısıra‚ meraklıları için hafif bir siber punk lezzeti de sunuyor. Tuhaf Günler‚ sürükleyici ve uzun finaliyle de izleyende bir tatmin duygusu bırakmayı biliyor.
Film, barlar veya keyifsiz daireler dünyasında yakışıklı, Meksikalı bir göçmenle onunla karşılaşan romantik bir asi tembelin izini sürüyor. Yönetmenin işlerine konu olmaya devam eden olağanüstü bir zaman kapsülü.
9 maden işçisi yeraltında çalışırken bir patlama olur. İşçilerin kurtulmak için bir saatlik oksijenleri vardır.
Kız kardeşinin öldürülmesinden sonra Nic, küçük kız kardeşi ve iki arkadaşı, Pasifik adasında bir kayak macerasında teselli arar. Yolculuğa saatler kala kadınlar bir köpekbalığı tarafından takip edilir ve bir araya gelmeleri, korkularıyla yüzleşmeleri ve birbirlerini kurtarmaları gerekir.