Film, Münir, eşi Perihan ve dostları Kenan’ın bir yanlış anlaşılma sonucu değişen ilişkilerini konu edinir. Münir tutkulu bir müzisyen ve bestecidir. Bestelerini eşi Perihan ve yakın dostları Kenan’dan başkasına göstermemektedir. Münir’in bestelerini çok başarılı bulan Kenan ile Perihan bir plan yaparlar. Besteleri Münir’in haberi olmadan bir beste yarışmasına gönderirler. Fakat ikilinin kendisinden habersiz buluşmalarını öğrenen Münir bu ilişkiyi yanlış değerlendirir. Böylece Perihan ve Kenan ile arası açılır. Yarışmayı Münir’in bestesinin kazanmasıyla her şey açığa çıkar. Fakat bu süreçte yaşananları geri almak kimse için kolay olmayacaktır.

Yaşar Usta’nın kızları İsmet, Nedret ve Fikret, sevgilileriyle evlenmek istemektedir. Yaşar Usta, damat adaylarının hepsini çeşitli sebeplerle reddeder. Fakat kızlar bir şekilde babalarını ikna eder. Düğünün yapılabilmesi için Yaşar Usta’dan habersiz evi ipotek ederek borç alan karısı Nezaket borcunu ödeyemez. Kendi olanaklarıyla para kazanmaya çalışan Nezaket ve çocuklarının sırrı çok geçmeden ortaya çıkacaktır.

Hapisten yeni çıkan Cingöz Recai, yeni bir soygun için plân yapar. Adamlarıyla beraber tüccar Selim Bey’in evini soyar. Soygunu öğrenen Komiser Mehmet Rıza, Recai’nin peşine düşer. Recai, soygun esnasında karşılaştığı Selim Bey’in üvey kızı Selma’dan hoşlanır. Selma ile babası arasında bir problem olduğunu fark eder. Bu yüzden Selma’yı takip eder ve kızın başının belada olduğunu görür. Selma’yı peşindeki adamlardan korumaya çalışırken Selma’nın bildiği gizli bir şifreyi öğrenir. Polislerden kaçan Recai, aynı zamanda şifreyi çözecektir.

Almanya'da yaşayan 40'lı yaşlarındaki Cahit ile genç Sibel intihardan vazgeçmiş 2 insandır. Psikoloğunun yardımıyla sorunlarını bir nebze de olsa yenmeyi başaran Cahit, Sibel'e yardım etmek ister. Sibel'se çıkış yolunu evlilikte arar ve eşi doğru dürüst tanımadığı Cahit olur. Aynı evde yaşamaya başlayan Cahit ve Sibel arasında kaçınılmaz bir yakınlaşma başlar.

17 yaşındaki Azeri Latif, Tahran'daki bir inşaatta ameledir. Aynı inşaatta kaçak olarak çalışan bir Afganlı iş kazasında yaralanınca Latif'in hayatı da beklenmedik bir yön alır. Sakatlanan işçinin yerine oğlu Rahmat çalışmaya başlar. Kalabalık ailesini geçindirme derdindeki bu çekingen genç, bir süre sonra istemeden de olsa Latif'in kantindeki işini elinden alır. O andan itibaren Latif, Rahmat'a karşı büyük bir kin beslemeye başlar. Ancak bu büyük kin, bir sırrın açığa çıkmasıyla büyük bir aşka dönüşecektir.

Köydeki emeklilerin vergi iade zarflarını şehire götürme görevi Gençe verilmiştir. Saf ve iyi niyetli Genç kendisini, bir işin hemen sonrasında ücretini almak üzere buluşma noktasına giden ünlü bir kiralık katilin arabasında bulur. Katili bu son iş için görevlendiren İşadamının ödemesini taşıyan Kurye buluşmaya gelmez ve Genç kendisini Katil ile İşadamı arasında çıkan büyük bir anlaşmazlığın içinde bulur. Kendisini ait olmadığı bu denklemden kurtarmasına karşın, kaçışı Gençi daha da şüpheli bir konuma sokar. Genç, bir anda herkesin aradığı adam olmuş, kovalamaca başlamıştır.

Ben kimim ve neyim – Alman mı yoksa Türk mü? Bu soruya altı yaşındaki Cenk ikilem arasında kaldığı için kendisine soruyor. Kimse onu futbol takımına almak istemiyor. Ne Türkler ne de Almanlar. Cenk’i teselli etmek için 22 yaşında olan kuzeni Canan dedeleri Hüseyin’in hikayesini anlatıyor. 60’li yılların sonunda bir Türk işçisi olarak Almanya’ya gelmiş, sonra da eşini ve çocuklarını yanına aldırmış. O zamandan bu yana çok zaman geçmiş ve Almanya onların yeni vatanı olmuş. Bir akşam aile fertleri hep bir arada iken Hüseyin bir konuşma yapar. Onlara Türkiye’de bir ev aldığını ve herkesle birlikte es vatanlarına gitmek istediğini söyler. Yalnız birilerinin aklında bir soru işareti oluşur: Benim gerçek vatanım neresi? Fakat tepkiler fayda etmez, sonunda bütün aile Türkiye’nin yolunu tutar. Yolculuk hatıralarla, kavgalarla ve barışla başlar. Ama bu yolculuk hiç beklenmedik biçimde değişir…

Mahir, bir ilaç fabrikasında çalışan genç ve başarılı bir adamdır. Fabrikanın sahibi Fazıl Bey’in kızı Sevim ile Mahir geçmişte bir aşk yaşamışlardır. Bu nedenle Fazıl Bey, Sevim’i Mahir’den uzaklaştırmak için yurtdışına göndermiştir. Bir süre yurtdışında kalan Sevim’in dönüş vakti gelmiştir. Bu sırada Fazıl Bey’in küçük oğlu Erol’un başı derde girer. Erol, bir barda çalışan Şermin’le ilişki yaşamıştır. Şermin hamile olduğunu söyler ve bebeği Erol’a bırakarak kaçar. Erol bebeği birkaç gün evde saklar, ancak sonunda Sevim’e yakalanır. Sevim, Erol’u düştüğü zor durumdan kurtarmak için bir plân uygulamaya karar verir. Bu plân öte yandan Mahir’le Sevim’in kavuşmasını da sağlayacaktır.

Haylaz, çapkın ve gönlünün estiği gibi yaşayan bir genç olan Tarık (Tarık Akan), günün birinde ablasının evine gelir. Ablası (Neriman Köksal), zengin bir iş adamıyla (Ali Cağaloğlu) evlidir. Kocası, hala bir iş sahibi olamamış kayın biraderini pek sevmemektedir. Genç adam, buna rağmen eve yerleşir. En iyi anlaştığı kişi sevgili yeğenidir (Murat Erton). Derken, yeğeni için özel bir öğretmen (Hale Soygazi) tutulur. Bu genç ve güzel kadınla genç adam arasında ilişki başlar. Bu ilişki, önce tartışmalarla kendini gösterir, derken araya sevimli yeğen girer.

Büyükannesi ve büyükbabasıyla küçük bir köyde yaşayan klarnetçi İstanbul'a gitmek zorunda kalır. Burada aniden gelen şöhretin tadını çıkaran bir şarkıcıyla tanışır.

Nebahat’ın şoförlük yapan babası kalp krizi geçirip hayatını kaybeder. Babasının ölümünden sonra alacaklılar bir bir kapılarını çalmaya başlar. Üstelik borçla aldıkları arabanın taksiti bitmediği için ellerine hiç para geçmez. Ayrıca çalışmak isteyen Nebahat'e nişanlısı Seyfi bir türlü izin vermez. Zor durumda oldukları bir gün babasının arabasıyla şoförlük yapmaya karar verir. Şoförlük yapmaya başlayan Nebahat, birçok zorlukla karşılaşacaktır.

Nihayet babasını bulan Hüseyin'in artık tek bir amacı vardır: Yeni arkadaşının da yardımıyla, sevdiği kıza kavuşmak!

Hayatının aşkıyla evlendikten sonra hayat Hüseyin için daha da zorlaşmıştır. Büyüyen ailesini geçindirmek için gece gündüz çalışır. Firuzan ise ünlü bir şarkıcı olmuştur.

Okumak için kasabadan ayrılan Murat, doktor olarak evine döner. Döndüğünde Osman Ağa’nın kızı Menekşe ile tanışır. Bu tanışıklık kısa sürede yerine aşka bırakır. Fakat Hüseyin Ağa’nın oğlu Tahir de Menekşe ile evlenmek ister. Bir traktör güreşi düzenleten Hüseyin Ağa hile yaparak Osman Ağa'yı yener. Anlaşma gereği Menekşe'yi oğlu Tahir'e alan Osman Ağa, düğün hazırlıklarına başlar. Bu sırada sevdiği kızı başkasına kaptıran Murat, İstanbul'a geri dönecektir.

Kaynak işçisi olarak çalışan Fikret, Hülya ile aynı mahallede yaşar. İkili evlenmeye karar verir. Bu sırada, Fikret’in Almanya’da işçi olmak için yaptığı başvuru da olumlu sonuçlanmıştır. Ancak Hülya’yı yalnız bırakmamak için gitmekten vazgeçer. Hülya ise gitmesi için bir şekilde Fikret’i ikna eder. Fikret gittikten sonra ise hiçbir şey Hülya’nın plânladığı gibi gitmeyecektir.

Annesi onları terk ettiğinde Ayşegül daha küçük bir bebektir. Babası onu da alıp bir dağ kulübesine taşınır. Kızını burada, şehirden uzakta yetiştirecektir. Küçük kız, babası ve ormancı Ali’den başka kimseyi görmeden büyür. Derken bir yabancı gelir dağa. İflas etmiş genç işadamı, kafa dinlemek için aşağılarda kamp kurmuştur. Babası Ayşegül’ün o civara gitmesini yasaklar. Ancak meraklı kız, daha ilk günden yabancı adamla tanışır. Metin, iflas edince nişanlısı Leyla tarafından terk edilmiştir. Sadece şehre değil, kadınlara da küsmüştür. Ancak babası talihsiz bir kaza geçirir. Babası ölürken, Metin’e kızıyla evlenmesini vasiyet eder. Hayata küsmüş genç adam, itirazsız bu ricayı kabul eder. Ancak Ayşegül hiç de tahmin ettiği gibi bir kız değildir.

Orhan, minibüs şoförlüğü yaparak geçimini sağlayan bir gençtir. Belgin ise mahalleye yeni taşınan zengin bir ailenin kızıdır. Orhan bir kavga sırasında ona yardımcı olan Belgin’e âşık olur. İkili kısa sürede yakınlaşır. Fakat Belgin, Orhan’a ailenin hizmetçisi olduğunu söyler ve kendini Hacer olarak tanıtır. Belgin’in babası kızını zengin bir ailenin oğlu olan Nejat ile evlendirmek istemektedir. Ancak Belgin'in gönlü Orhan’dadır. Amcası Hulusi ise bir yandan Belgin’e yardım etmeye çalışırken, diğer yandan Orhan ile arkadaş olur. Hulusi’nin de yardımlarıyla Belgin, Orhan’a sırrını açıklar ve babasına karşı gelir. Fakat Orhan’ın öğrendiği bir sır ikilinin arasını bozacaktır.

Balıkçı Ahmet karıştığı bir kavgada, bir adamı gözünden yaraladığı için üç yıl hapse mahkûm olur. Karısının ölümünden sonra Ahmet’in kızı Ayla’ya, komşu kızı Aysel göz kulak olur. Hapiste kaldığı sürece Aysel, Ayla ve Ahmet’in arkadaşı Hamza, her fırsatta Ahmet’i ziyarete gelirler. Ahmet, hapisten çıkınca Hamza’nın tamirhanesinde çalışmaya başlar ve Aysel ile evlenmek üzere sözleşir. Fakat bir gün tamirhaneye gelen Necla, Ahmet’in plânlarını altüst edecektir.

Keloğlan ile Tekin iki kardeştir. Bir gece çırak olma isteğiyle bir kahveye gelirler. Kahvenin uzun süredir müşterisi olmadığı için işe alınmazlar. O gece orada geceleyen ikili, üç tane dervişin gelmesiyle uyanır. Dervişlerin dualarıyla kahve müşteriyle dolup taşar. İki kardeşe de keramet sahibi gözüyle bakılır. Ünü dünyaya yayılan Tekin'le Hint, Çin ve Kaf prensesleri evlenmek ister ve kahveye elçiler yollanır. Bu tekliflerin hiçbirini kabul etmeyen Tekin, sonunda gönlünü çoban kızı Zeynep'e kaptıracaktır.

Murat, üvey annesinin hazırladığı bir tuzak yüzünden babası tarafından evlatlıktan reddedilir. Bir gün Kezban isminde bir kızı haydutların elinden kurtarır. Kezban’dan, Celal Ağa’nın köylüye yaptığı zulmü öğrenir. Boşaltılmış köydeki evlerden birine yerleşen Murat, ağanın adamlarıyla mücadeleye girişir. Murat’ın tek amacının köylüleri ağaya karşı korumak olmadığı, Celal Ağa ile yüzleşince ortaya çıkar. Ağanın yüzündeki yara, Murat’a geçmişte verdiği intikam yeminini hatırlatacaktır.