Hapisten yeni çıkan Cingöz Recai, yeni bir soygun için plân yapar. Adamlarıyla beraber tüccar Selim Bey’in evini soyar. Soygunu öğrenen Komiser Mehmet Rıza, Recai’nin peşine düşer. Recai, soygun esnasında karşılaştığı Selim Bey’in üvey kızı Selma’dan hoşlanır. Selma ile babası arasında bir problem olduğunu fark eder. Bu yüzden Selma’yı takip eder ve kızın başının belada olduğunu görür. Selma’yı peşindeki adamlardan korumaya çalışırken Selma’nın bildiği gizli bir şifreyi öğrenir. Polislerden kaçan Recai, aynı zamanda şifreyi çözecektir.

Kasabaya yeni atanan kaymakam, doktor ve jandarma komutanını tımarhanede esir alan deliler, içlerinden üç kişiyi mezkûr şahısların yerine geçirip kasabaya yollar. Yeni Kaymakam, kasabada yoksul halkı sömürenlerin tezgâhlarını bozar. Bu durumu kabullenemeyen kasabanın zenginleri, kaymakamdan kurtulmak için çeşitli yollar deneyecektir.

Köydeki emeklilerin vergi iade zarflarını şehire götürme görevi Gençe verilmiştir. Saf ve iyi niyetli Genç kendisini, bir işin hemen sonrasında ücretini almak üzere buluşma noktasına giden ünlü bir kiralık katilin arabasında bulur. Katili bu son iş için görevlendiren İşadamının ödemesini taşıyan Kurye buluşmaya gelmez ve Genç kendisini Katil ile İşadamı arasında çıkan büyük bir anlaşmazlığın içinde bulur. Kendisini ait olmadığı bu denklemden kurtarmasına karşın, kaçışı Gençi daha da şüpheli bir konuma sokar. Genç, bir anda herkesin aradığı adam olmuş, kovalamaca başlamıştır.

Ben kimim ve neyim – Alman mı yoksa Türk mü? Bu soruya altı yaşındaki Cenk ikilem arasında kaldığı için kendisine soruyor. Kimse onu futbol takımına almak istemiyor. Ne Türkler ne de Almanlar. Cenk’i teselli etmek için 22 yaşında olan kuzeni Canan dedeleri Hüseyin’in hikayesini anlatıyor. 60’li yılların sonunda bir Türk işçisi olarak Almanya’ya gelmiş, sonra da eşini ve çocuklarını yanına aldırmış. O zamandan bu yana çok zaman geçmiş ve Almanya onların yeni vatanı olmuş. Bir akşam aile fertleri hep bir arada iken Hüseyin bir konuşma yapar. Onlara Türkiye’de bir ev aldığını ve herkesle birlikte es vatanlarına gitmek istediğini söyler. Yalnız birilerinin aklında bir soru işareti oluşur: Benim gerçek vatanım neresi? Fakat tepkiler fayda etmez, sonunda bütün aile Türkiye’nin yolunu tutar. Yolculuk hatıralarla, kavgalarla ve barışla başlar. Ama bu yolculuk hiç beklenmedik biçimde değişir…

Mahir, bir ilaç fabrikasında çalışan genç ve başarılı bir adamdır. Fabrikanın sahibi Fazıl Bey’in kızı Sevim ile Mahir geçmişte bir aşk yaşamışlardır. Bu nedenle Fazıl Bey, Sevim’i Mahir’den uzaklaştırmak için yurtdışına göndermiştir. Bir süre yurtdışında kalan Sevim’in dönüş vakti gelmiştir. Bu sırada Fazıl Bey’in küçük oğlu Erol’un başı derde girer. Erol, bir barda çalışan Şermin’le ilişki yaşamıştır. Şermin hamile olduğunu söyler ve bebeği Erol’a bırakarak kaçar. Erol bebeği birkaç gün evde saklar, ancak sonunda Sevim’e yakalanır. Sevim, Erol’u düştüğü zor durumdan kurtarmak için bir plân uygulamaya karar verir. Bu plân öte yandan Mahir’le Sevim’in kavuşmasını da sağlayacaktır.

Haylaz, çapkın ve gönlünün estiği gibi yaşayan bir genç olan Tarık (Tarık Akan), günün birinde ablasının evine gelir. Ablası (Neriman Köksal), zengin bir iş adamıyla (Ali Cağaloğlu) evlidir. Kocası, hala bir iş sahibi olamamış kayın biraderini pek sevmemektedir. Genç adam, buna rağmen eve yerleşir. En iyi anlaştığı kişi sevgili yeğenidir (Murat Erton). Derken, yeğeni için özel bir öğretmen (Hale Soygazi) tutulur. Bu genç ve güzel kadınla genç adam arasında ilişki başlar. Bu ilişki, önce tartışmalarla kendini gösterir, derken araya sevimli yeğen girer.

Büyükannesi ve büyükbabasıyla küçük bir köyde yaşayan klarnetçi İstanbul'a gitmek zorunda kalır. Burada aniden gelen şöhretin tadını çıkaran bir şarkıcıyla tanışır.

Nihayet babasını bulan Hüseyin'in artık tek bir amacı vardır: Yeni arkadaşının da yardımıyla, sevdiği kıza kavuşmak!

Beş kuruşsuz bir şekilde köyünden İstanbul’a gelen Saffet, bir yerde çırak olarak işe başlar. Burada biriktirdiği parayla bir şerbet arabası alır ve şerbet satmaya başlar. Sonra bir dükkân ve ardından meyve suyu üreten bir fabrika zincirine sahip olur. Saffet, çok zengin olmasına rağmen mutsuz bir hayat sürdürmektedir. Bu mutsuzluğunu giderebilmek için üç evlilik yapar. Birbirinden çok farklı bu üç kadın, Saffet için hayatı âdeta bir işkence hâline getirecektir.

Hayatının aşkıyla evlendikten sonra hayat Hüseyin için daha da zorlaşmıştır. Büyüyen ailesini geçindirmek için gece gündüz çalışır. Firuzan ise ünlü bir şarkıcı olmuştur.

Okumak için kasabadan ayrılan Murat, doktor olarak evine döner. Döndüğünde Osman Ağa’nın kızı Menekşe ile tanışır. Bu tanışıklık kısa sürede yerine aşka bırakır. Fakat Hüseyin Ağa’nın oğlu Tahir de Menekşe ile evlenmek ister. Bir traktör güreşi düzenleten Hüseyin Ağa hile yaparak Osman Ağa'yı yener. Anlaşma gereği Menekşe'yi oğlu Tahir'e alan Osman Ağa, düğün hazırlıklarına başlar. Bu sırada sevdiği kızı başkasına kaptıran Murat, İstanbul'a geri dönecektir.

Niyazi ve Sansar bir pansiyonda fakir bir hayat sürerler. Pansiyon sahibesi Binnaz, hapiste tanıştığı Gül’ü de alarak pansiyona yerleşir. Gül ile Niyazi birbirlerine âşık olurlar. Bir gün bir pavyonda şarkı söyleyen Gül, Tanju’nun ilgisini çeker. Tanju, Gül’e assolistlik teklif eder. Bu olay yüzünden Gül ile Niyazi’nin arası açılacaktır.

Orhan, minibüs şoförlüğü yaparak geçimini sağlayan bir gençtir. Belgin ise mahalleye yeni taşınan zengin bir ailenin kızıdır. Orhan bir kavga sırasında ona yardımcı olan Belgin’e âşık olur. İkili kısa sürede yakınlaşır. Fakat Belgin, Orhan’a ailenin hizmetçisi olduğunu söyler ve kendini Hacer olarak tanıtır. Belgin’in babası kızını zengin bir ailenin oğlu olan Nejat ile evlendirmek istemektedir. Ancak Belgin'in gönlü Orhan’dadır. Amcası Hulusi ise bir yandan Belgin’e yardım etmeye çalışırken, diğer yandan Orhan ile arkadaş olur. Hulusi’nin de yardımlarıyla Belgin, Orhan’a sırrını açıklar ve babasına karşı gelir. Fakat Orhan’ın öğrendiği bir sır ikilinin arasını bozacaktır.

Tekin ve Fatma iş adamı Ahmet ile ortak iş yapmak isterler. Birbirlerinden habersiz Ahmet’i ikna etmeye çalışırlar. Bu süreçte Ahmet, Tekin ile arkadaşlık kurar ve onunla iş yapmaya karar verir. İşi Tekin’e kaptırmak istemeyen Fatma, Tekin ile bir mücadeleye girecektir.

Bacanak olan Çeto ve Molla kalaycı dükkânı işletirler. İçgüveysi olan bacanaklar, kayınvalideleriyle hiç anlaşamazlar. Bir yemek esnasında kayınvalideleriyle yine tartışırlar. Haklı olduklarını ispatlamak için de Molla kayınvalidesiyle, Çeto ise karısıyla ladese tutuşur. Galip olmak isteyen iki bacanak ellerinden geleni yapacaktır.

Kadırgalı tulumbacı Murat, bir gün bir konağa yangın söndürmeye gider. Konağın sahibi Hilmi Paşa’nın kızı Müjgân, Murat’ı görerek âşık olur. Müjgân’ın kardeşi Nihat ise Murat’ın yanında tulumbacı olmaya heves eder. Müjgân ve Murat bu vesileyle yeniden karşılaşır. Müjgân, bir mektupla Murat’a aşkını itiraf eder. Ancak Murat, Hilmi Paşa’ya ailesinin şerefini koruyacağına dair söz verir. Bu nedenle Müjgân’ın aşkını reddetmek zorunda kalır. Bununla birlikte Murat’ın rakibi Yalaza Nuri, ikili arasındaki yakınlığı haber alır.

Osman, annesi ile yaşamaktadır. Tek hayali bir kayık satın alıp balıkçılıktan daha fazla para kazanmak ve Mualla ile evlenmektir. Karanlık işler yapan ağabeyi Zekeriya zengindir fakat onlara yardım etmemektedir. Annesinin daha iyi şartlarda yaşaması için ağabeyinin yanına giden Osman, gizli bir konuşmaya şahit olur. Ağabeyi şarkıcı Meral’i soymanın peşindedir. Osman, Meral’i ne pahasına olursa olsun korumaya karar verir.

Orhan, bir spor salonunda çalışmaktadır. Çalıştığı salonda, orta yaşlı ve zengin ev kadınlarının ilgi odağındadır. Bir pavyonda şarkıcılık yapan Belma da o kadınlardan biridir. Çapkın hocanın uslanmaya niyeti yoktur. Fakat Fatoş’un gönlünü çalması kolay olmayacaktır.

Müzisyen olan Saim ve Nazım, İstanbul’a gitmek için gemi yolculuğu yaparlar. Gemide intihar etmek üzere olan Belma adında bir kadını kurtarırlar. Belma, kimsesiz kaldıktan sonra üvey teyzesi tarafından büyütülmüştür. Şimdi de üvey teyzesi onu kardeşiyle evlendirmek için İstanbul’a götürmektedir. Belma, sevmediği bir adamla evlenmek istemez ama teyzesine de karşı gelemez. Bu yüzden Saim ve Nazım, nikâha engel olmaya çalışacaktır.

Sabri, Ekrem ve Turan kardeşler hurdacılık yaparak üç yıl içinde zengin olurlar. Bu süre içinde Sabri sevgilisi Leyla ile hiç görüşmez. Ancak onu bir türlü unutamaz. Artık zengin olduğu için de onunla evlenmeye karar verir. İşleri olduğu için kardeşi Ekrem’i Leyla’nın yanına Bursa’ya gönderir. Ekrem, Bursa’ya gittiğinde Leyla’nın evlendiğini öğrenir. Bu yüzden ağabeyini pavyonda tanıştığı Fatoş’la evlendirmeye karar verir. Fatoş’u evliliğe ikna eder ve beraber İstanbul’a giderler. Ancak hiçbir şey Ekrem’in plânladığı gibi gitmeyecektir.