Mario Puzo'nun çok satan kitabından Puzo ve yönetmen Francis Ford Coppola tarafından sinemaya uyarlanan eser, 40'lar ve 50'lerin Amerika'sında, bir İtalyan mafya ailesinin destansı öyküsünü konu alıyor. Corleone ailesi, Don Vito Corleone'nin başında olduğu, suça dayalı bir örgüt kurmuş olan İtalyan asıllı meşhur bir ailedir. Aile, New York'taki diğer dört aileyle birlikte New York'un yeraltı işlerini yönetmektedir. Ancak Corleone ailesini diğerlerinden ayıran özelliği, Don Corleone'nin cebinde bozuk para gibi taşıdığı politikacılar ve yargıçlardır. Politikacılar ve yargıçlarla olan bu yakın ilişkileri diğer ailelerin açamadığı kapıları açabilmesini sağlamaktadır.

Film, birbirinden yapı olarak tamamen farklı iki aileyi konu ediniyor. Ki-taek ve ailesi komple işsizdir ve varoşlarda yaşamaktadırlar. Ki-taek’in oğlu Ki-woo, bir arkadaşının referansı ile çok zengin, bir o kadar da saf olan Park ailesinin kızına İngilizce için özel ders vermeye başlar. Ancak bu onlara yeterli gelmez ve maaile Park ailesinin evdeki çalışanlarının adım adım kuyusunu kazarak çeşitli üçkağıtçılıklarla kapağı Park ailesine atmayı başarırlar. Ancak fazla açgözlülükleri ve beleşçilikleri günün birinde başlarına bela olacaktır.

Forrest Gump, zeka seviyesi 75 olan bir erkeğin hayatını ele alıyor. Zeka seviyesi nedeni ile devlet okullarına girmekte bile zorlanan Forrest Gump zamanla akla mantığa uymayan başarılara imza atıyor. Her ne kadar zeka seviyesi düşük olsa da fiziksel olarak son derece sağlam olan Forrest Gump, zamanla gelişen olaylar zincirinde bizi hayal edemeyeceğimiz bir dünyaya götürüyor.

Dünya'nın giderek yaşanmaz hale gelmesiyle başlayan tarım krizi ve doğal felaketler, insanları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Teknik bilgisi ve becerisi yüksek olan Cooper, geniş mısır tarlalarında çiftçilik yaparak geçinmektedir; amacı iki çocuğuna güvenli bir hayat sunmaktır. Onlarla yaşayan büyük baba Donald çocuklara göz kulak olurken, henüz 10 yaşındaki kızı Murph şaşırtıcı bir zekaya sahiptir. Geçmişte bıraktığı bilim insanı kariyerini özleyen Cooper'un karşısına bir gün beklenmedik bir teklif çıkar ve ailesinin, dahası insanlığın güvenliği için zorlu bir karar alması gerekir...

Dönemin özellikle tasarımıyla öne çıkan otomobillerinden olan bir DeLoran'ın içine gizlenmiş icat, Marty'i yanlışlıkla 50'lere geri götürür. Sorumsuz delikanlı bu gösterişsiz Amerikan kasabasında bir kazaya yol açar ve müstakbel anne ve babasının tanışmasına engel olur. Böylece kendisi de hiç doğmamış olacağı için bu durumu düzeltmesi gerekmektedir. Ama hayat sandığından daha karmaşıktır ve sorumluluk kelimesinin anlamını öğrenmek zorundadır.

Roma İmparatorluğu'na en parlak dönemi yaşatan General Maximus, girdiği bir meydan savaşından daha zaferle çıkar, artık tek hayali bir an önce evine dönerek karısı ve ailesine kavuşmaktır. Fakat, zamanın Roma İmparatoru Marcus Aurelius, Maximus'a önemli bir görev verir ve iktidara sahip çıkmasını ister. Bunun üzerine imparatorun oğlu olan Commodus, iktidarın elinden alınacağını anlayınca general ve ailesini öldürme emri verir. Maximus ölümden zor kurtulur ve gladyatörler arenasına sürgün edilir. Yıllar sonra Roma'ya geri dönen güçlü gladyatör Maximus'un tek amacı Commodus'u öldürerek karısı ve oğlunun katledilmesinin intikamını almaktır.

19. yy sonlarında Londra’da Robert Angier, sevgili eşi Julia McCullough ve Alfred Borden hem arkadaştırlar hem de bir sihirbazın asistanlarıdırlar. Bir gösteri esnasında Julia ölünce Robert, onun ölümünden Alfred’i suçlar ve birbirlerine düşman olurlar. Zaman içinde ikisi de hem ünlü olurlar hem de rakip sihirbazlara dönüşerek birbirlerinin sahne üstünde performansını sabote etmeye kalkışırlar. Alfred başarılı bir hile yapınca Robert, rakibinin sırrını çözmek konusunu takıntı halinde getirir ve trajik olaylar birbirini kovalar.

Massachussets sahili açıklarındaki Zindan Adası’nda suç işlemiş akıl hastalarının tedavi edildiği bir psikiyatri hastanesi vardır. Teddy ve Chuck adlı iki polis müdürü, Rachel adlı bir katil hastanın esrarengiz şekilde kayboluşunu soruşturmak üzere görevlendirilmişlerdir. Şiddetli bir kasırga nedeniyle hastayı aramaya başlayan polislerin işi zorlaşır.

Bir grup suçlu, bir mücevher deposunu soyarlar. Polis o kadar çabuk peşlerine düşer ki aralarında bir muhbir olduğundan şüphelenirler. Soygundan hemen sonrasıyla başlayan film, olayın öncesine dönüp soygunun planlanması aşamasını anlatıyor. Ünlü karakter oyuncularından oluşan kadroyu da bu bölümde tanıyoruz.Bol aksiyon, kan ve şiddet içeren, klasikleşmiş bir Tarantino yapımı...

Vol.i, günümüzden çok uzak bir gelecekte geçmektedir. Filmde, insanoğlu aşırı kirlenme sebebiyle Dünya’yı terk edip başka bir gezegende yaşamaya başlamıştır. Çöplerle çevrili dünyayı temizleme görevi sevimli bir robota, Vol.i’ye verilir. İnsanoğlunun bıraktığı çöplerden kendine yeni bir dünya yaratan yalnız Vol.i’nin yalnızlığı, başka bir robot olan Eve’nın gelmesiyle son bulur. İki sevimli robotun arasında filizlenen dokunaklı ilişki türlü zorluklara rağmen direnmeye ve ayakta kalmaya çalışır.

Jordan Belfort 24 yaşında genç ve hırslı bir adamdır. Para kazanma arzusuyla Wall Street borsasında önce komisyoncu ve ardından Stratton Oakmont adında bir yatırımcı firmasında zengin olmak için her şeyi yapmaya hazır bir CEO olur. 90’ların en hızlı günleridir ve New York işlem salonunda her şey olabilmektedir. Önemsiz tahvillerle birçok yatırımcıyı aldatarak Belfort kısa zamanda bir para makinasına ve aynı zamanda bir harcama makinasına dönüşür. Bir günde hesapları milyon dolarlarla doldururken o gece hepsini aynı hızda harcayabilir. Profesyonel hayatının yanı sıra uyuşturucu, fahişeler, son derece pahalı lüks fantezilerle dolu kirli bir oyunun içindedir. Bu karakterin hayatındaki her şey abartılı bir şekilde devam ederken çöküş ise çok uzakta değildir.

Bir çocuk psikiyatrisi olan Dr. Crowe, yıllar önce bir saldırıya uğramış ve hayatı değişmiştir. Son ilgilendiği hastası, 6 yaşındaki bir erkek çocuğu olan Cole Sear'ın bir sırrı vardır. Çok az insana nasip olan bir yetenekle kutsanmış ya da lanetlenmiştir: Ölmüş ama huzur bulamamış insanların etrafımızda dolaşan hayaletlerini görüp onlarla konuşmaktadır. Crowe, güçlerinin sınırlarını bilmediği ve anlayamadığı için korku içinde olan Cole'un yalnızca sırrını paylaşan tek kişi olmakla kalmayacak, aynı zamanda onunla birlikte cesur bir yolculuğa da çıkacaktır. İkisi de, içlerindeki boşluğu, yine kendi içlerine yapacakları bir yolculukta bulacakları şeylerle dolduracaklardır. Unutmamak gereken bir nokta daha olduğunu hatırlatmadan geçmeyelim: Gerçekler, bulundukları zaman çok acıtabilir...

2019'un dumanla boğuşan distopik Los Angeles'ında, kısa ömürlerini uzatmanın bir yolunu bulmak için yaratıcılarını arayarak Dünya'ya kaçan birkaç Replicant'ı yok etmek için Rick Deckard emeklilikten çağrılır.

Teknolojinin son sürat ilerlediği bir dönemde, insanlar üstesinden gelemeyecekleri hiç bir sorun olamayacağına inanmaya başlamışlardır. 'Titanic' adlı dev transatlantik ise, insanlığın doğaya karşı gövde gösterisi gibidir. Bu 'Düşler Gemisi' nin yolcuları arasında Avrupa`da birkaç yıl geçirdikten sonra Amerika'ya dönmekte olan, Jack Dawson adlı genç ve fakir bir ressam ile nişanlısı ve annesiyle Philadelphia`ya giden Rose DeWitt Bukater adlı zengin bir genç kız da vardır. İki genç şans eseri tanışacak, aralarındaki sınıf farkına aldırmaksızın birbirlerine yakınlaşacaktır. Yola çıkılmasından dört buçuk gün sonra, 10 Nisan 1912'de, Titanic iki saat kırk dakika süren ve sulara gömülmesiyle son bulan, hazin olayların başlamasına neden olacak buz dağına çarpacaktır.

Bir adam düşünün... Ömrü boyunca modern kent çevresinde yaşamış; 747'lerle dünyayı dolaşmış ve sürekli bilgisayar ortamında çalışarak yaşamını sürdürmüş. Ve bir gün bindiği uçak denize düşünce Fiji'de ıssız bir adada dört yıl tek başına yaşamak zorunda kalmış. Adada tek başına yaşayan bu adamın bilinç düzeyi tümüyle değişir mi yoksa modern dünyaya dönünce yine aynı kişi mi olur? Hayatının dönüm noktası olan bu olay yaşanmadan evvel sadece işine gömülü bir hayat sürdüren, kız arkadaşı dahil çevresinde sevdiği herkesi ihmal eden bu adam için eski hayatını sürdürmek mümkün olacakmıdır? Yoksa önünde yepyeni bir hayat mı durmaktadır?

Bir hava durumu spikeri olan Phil Connors, yapımcısı ve sevimli kameramanı ile birlikte Pennsylvania'daki Punxsutawney kasabasına geleneksel Groundhog Day şenliklerini görüntülemek için gönderilir. O gün, belki de Phil'in hayatının en kötü günüdür, ama bundan beteri de vardır: Phil'in karabasanı, her gün tekrarlanır. Artık her gün, onun için Groundhog Day yeniden yaşanmaktadır. Phil, o gün olacak her şeyi bildiği için bunun avantajlarını kullanmayı zamanla öğrenir. Ama, hayatının kadının kalbini kazanması için daha yapması gereken çok şey vardır.

Korku sinemasının ustalarından John Carpenter'ı üne kavuşturan filmi "Cadılar Bayramı", ilk cinayetini altı yaşında işleyen bir çocuğun onbeş yıl sonra hapisten kaçarak geçmişini tekrarlamasını anlatıyor. Azizler günü arifesinde işlediği cinayeti hayatının merkezi haline getiren ve sıradan insanları öldürerek adeta sorunlarıyla hesaplaşan gencin hikayesi.

Film, enerjik ve karizmatik bir öğretmen olan Rainer Wegner'ın otokrasi üzerine verdiği ders ile başlar. Öğrencilerin ilgisizliği üzerine dikkatlerini çekmek için bir deney yapmaya karar verir. Öğrencilerinden kendisini liderleri olarak kâbul etmelerini ve kendisine Mr. Wegner diye hitap etmelerini ister. “Disiplin aracılığıyla güç” sloganını seçer, bir logo yaratır ve gizli bir işaretle iletişim kuran bu gruba “The Wave” adını verir. Öğrenciler, umulmadık bir şekilde bu deneyden zevk almaya başlarlar. Ancak grup giderek kontrolden çıkar ve kısa sürede farklı boyutlara ulaşır * 1967 yılında California'da yaşanmış gerçek bir olayı günümüz Almanyasına aktaran The Wave, faşizmin köklerine dair etkileyici ve güncel bir hikaye * Birazcık abartı olsa da hiç fena değil. Otokrasi'nin gerçek yüzünü ortaya çıkartmaya çalışmışlar ve başarmışlar da.

Ed Wood, kimilerine göre dünyanın en kötü yönetmeni, kimilerine göre de, filmleri son derece keyifli, nev-i şahsına münhasır kült bir yönetmen. Tim Burton, ikinci grupta yer alan bir yönetmen olarak daima ilhamları arasında tuttuğu Wood'un filmcilik serüveni üzerine bu filmi gerçekleştirdi. Yapımda, Ed Wood'un ayrıntılı yaşam hikayesinden çok, en çok bilinen yapımlarını çektiği dönem ve film yapma konusundaki hırsı konu ediliyor. Hem Ed Wood'u tanımak hem de Burton'ın başyapıtını görmek için kaçırılmamasında fayda var. İzledikten sonra sizde yazının başındaki sorunun cevabını bulacak ve muhtemelen ilk seçeneği eleyeceksiniz! * Tim Burton ve Johnny Depp işbirliğinden çıkan 8 film içinde en gerçekçi yapım bu olsa gerek

Genç ve mutlu bir çift olan Adam ve Barbara Maitland geçirdikleri trafik kazası sonrasında ölürler. Bu arada Charles ve Delia, kız kardeşleriyle birlikte New York'a gelerek Maitland'ların evlerini satın alırlar. Fakat Adam ve Barbara Maitland bu durumdan hiç hoşnut değildirler. Birer hayalet olmalarına rağmen tecrübesizlikleri yüzünden yeni ev sahiplerini evden uzaklaştıramazlar. Son çare olarak en kötü hayalet Beter Böcek'e başvururlar.