Manav Halil kendi halinde yaşayan bir adamdır. Bir akşam, arkadaşlarının ısrarıyla gittiği pavyonda şarkıcı olan Sabiha'yla tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Sabiha, arkadaşı Müjgan'ın birbirlerine uygun olmadıkları yönündeki uyarılarına rağmen Halil'i evine alır ve birlikte yaşamaya başlarlar. Ancak, Sabiha'nın Halil'in hayatıyla ilgili bilmediği gerçekler vardır.

Geçmiş kuşaktan kalma mirasıyla Teksas Eyaletinin en büyük sığır çiftliğinin ve en geniş arazilerinin sahibi Jordan Benedict ödüllü bir atı satın almak için ülkenin diğer ucundaki bir at çiftliğini ziyaret eder ve çiftlik sahibinin dik başlı, entelektüel kızı Leslie'ye aşık olur. Evlenirler ve devasa bozkırın ortasındaki muhteşem Benedict Malikanesine gelirler. Malikane kız kardeş Luz Benedict yönetimindedir ve yönetimi yeni geline bırakmaya pek niyetli değildir. Üstelik kardeşi Jordan'la iyi geçinmeyi ve boyun eğmeyi reddeden, çiftlikte beraber büyüdükleri, babadan kalma yanaşma, asi ruhlu Jett Rink'i de koruması altına almıştır. Hikaye 1920'li yıllarda başlar ve bu dörtlünün ilişkileri çerçevesinde gelişir... 1950'li yıllara uzanan süreçte Teksas'ın ilk petrol devlerinin doğuşuyla geleneksel yaşamların sarsılışını görürüz.

Sinan (Aydın Doğu Demirkol) oldum olası edebiyatla ilgili bir genç adamdır ve yazar olmak istemektedir. Anadolu'da doğduğu köye dönen genç adam kitabını bastıracak parayı bulmak için tüm enerjisini harcamaya başlar ancak babasının geçmişten kalan borçları başına dert olacaktır.

Almanya'da yaşayan 40'lı yaşlarındaki Cahit ile genç Sibel intihardan vazgeçmiş 2 insandır. Psikoloğunun yardımıyla sorunlarını bir nebze de olsa yenmeyi başaran Cahit, Sibel'e yardım etmek ister. Sibel'se çıkış yolunu evlilikte arar ve eşi doğru dürüst tanımadığı Cahit olur. Aynı evde yaşamaya başlayan Cahit ve Sibel arasında kaçınılmaz bir yakınlaşma başlar.

Arif, Antalya’da halı ticareti yapmaktadır. En büyük zevki UFO’larla ilgili hayaller kurup bunları çevresi ile paylaşmaktır. Bir gün hayali gerçek olur ve uzaylılar tarafından kaçırılır. Komutan Logar’ın esir ettiği Arif, GORA gezegenini bir alev topundan kurtarır. Bu sayede Logar’ın düşmanlığını, Amiral’in kızı Prenses Ceku’nunsa sevgisini kazanır. Oysa Logar, Prenses Ceku ile evlenip gezegeni ele geçirmeyi planlamaktadır. Arif’in yapabileceği tek şey, kaçarken Ceku’yu da yanına almaktır.

Film, ünlü müzisyen Murat Göğebakan’ın zorluklarla dolu hayat hikâyesini konu ediniyor. Zorlu koşullarda süren hayatında yokluktan başlayıp şöhret basamaklarını adım adım çıkan Murat Göğebakan, bir yanda sağlık sorunlarıyla mücadele ederken diğer yanda kendisine yapılan ihanetle yüzleşmesi ağır bir darbe almasına neden olur.

Altı insan, altı biyografi, altı hayat yazgısal bir şekilde iç içe geçiyor. Her biri bir yolculuğa çıkıyor Gündüzlerden ve gecelerden geçen, sarp ve dikenli yollardan yaşamın kıyılarında dolaşan ve bizzat yolcuların benliğine giden birer yolculuk. Bir ucu Almanya Bremen’den başlayıp Karadeniz kıyılarına ulaşırken başka bir uç İstanbul’dan başlayıp Bremen’e ulaşmaktadır.

Nefes, Güneydoğu’da Irak sınırına yakın bir ilçedeki komando tugayında bulunan ve 2365 metre yükseklikteki Karabal Tepesi’ndeki röle istasyonunu korumakla görevlendirilen bir yüzbaşı komutasındaki 40 askerin hikâyesidir.

Eylül hayatta istediği her şeye sahip olan güzel ve neşeli bir kadındır. Ancak bir gün başına bir gelen şanssız bir olay sonucu son bir ayını unutur. Ailesi, arkadaşları her şeyin yolunda olduğunu söyleyip dururken, Eylül bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başlar. Ve hatırlamadığı bir ayın peşinden Bozcaada'ya gider. Orada, daha önce hiç görmediği derbeder, garip bir adam, ona seslenir: "Eylül. Beni hatırlamıyor musun? Sen burada, bu adada bana aşık oldun."

Yıllar önce İstanbul’a yerleşen teyzesinden miras kalan bu hamamı satmak için İstanbul’a gelen Franceso, teyzesi gibi İstanbul'un büyüsüne kapılır ve Hamamı satmaktan vazgeçip restore ederek işletmeye karar verir. Teyzesi ile yıllarca beraber yaşamış ve Hamamı işletmiş Türk ailesi Osmanlar'da kalmakta, onlar gibi yaşamaktadır.Karısı Marta ise onu merak ederek İstanbul’a gelir.Marta kocasındaki büyük değişimi farkeder. "Hamam"ın açılışına yakın aileyi büyük bir sürpriz beklemektedir. Marta'yı ise yeni bir hayat...

.Ararat 1915 ve 1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun 1.5 milyon Ermeninin ölümünden sorumlu olduğu iddiası yıllardır Ermeniler tarafından propaganda malzemesi olarak kullanılıyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun ardından kurulan modern Türkiye Cumhuriyeti ise, bu dönemde sadece bir zorunlu göç hareketi olduğu tezini savunuyor. Filmin kendisi, tarihteki mevzubahis dönemi anlatan bir filmde çalışan genç bir şoförün (David Alpay) gözünden anlatılıyor. Çekimler sırasındaki çalışmaları, genç adamın kendini kendisini keşfetmesine yolaçıyor.

30 yıldır inşaat işçiliği yapan ve şu anda İstanbul'da lüks konut inşaatında çalışan İbrahim bazı tetkiklerin sonucu akciğer kanseri olduğunu öğrenir. Sigortalı olduğu gün sayısı yetersiz olduğundan malulen emekli olamaz. Sigortasını dışarıdan ödeyip emekli olmayı ister ama bir toplu parası da yoktur. Üstelik depremzede olan ailesi konteynırdan devletin yaptığı konutlara çıkmayı beklemektedir. Bu konutların uzun yıllar sürecek taksitlerine rağmen İbrahim sonuçta ev sahibi olacakları için mutludur. Yoğun çalışma temposu sırasında üniversiteli bir genç olan Fırat yüksekten düşerek hayatını kaybeder. Hukuki süreçlerden uzak bir şekilde kan parası verilmesi gündeme gelir. İbrahim Fırat'a verilen kan parasını duyar. Genç çocuğun ölümüne üzülmüş olsa da o an aklına bütün ruhunu esir alacak bir düşünce gelir ve yerleşir. Ölümünden gelecek tazminatla ailesi deprem konutlarının taksitlerini ödeyebilecektir.

Bei, hayatının sıkıcı ve monoton olduğunu düşünmekte ve eğlence aramaktadır. Bir gün, içgüdülerine uyar ve şüphelendiği iki adamı takip eder. Bu adamların bir kuyumcuyu soyma hazırlığı yaptıklarını fark edince harekete geçer ve onların bu planlarını ortaya çıkarır. Bu cesareti Bei'nin medya tarafından kahramanlaştırılmasını sağlar. Bu sayede Bei, özel dedektiflik yapan Liu'nun dikkatini çeker; Liu'ya göre Bei, çok zengin bir işadamının yıllar önce kaybettiği oğludur. Gerçek ailesiyle tanışabilmek için Kore'ye doğru yola çıkan Bei, gizli bir casus olan babasının onun yıllardır hayalini kurduğu bir yaşam sürdürdüğünü öğrenir. Ancak babası artık çok yaşlanmıştır ve Bei onu bulduğunda ölüm döşeğindedir. Babasını kaybettikten sonra, yaşamını nasıl sürdürmesi gerektiğine dair kafası iyice karışan Bei, fazla bir seçeneği olmadığını fark edecektir: Yaşlı babası ölmeden önce, hem cesaretini ölçmek, hem de biraz para kazanmasını sağlamak için onu bir gizli bir projenin göbeğine yerleştirmiştir.

Köyün en fakir ailesinin hanımı olan Medine, oğlu Mert’in sünneti için köyde ufak da olsa bir şölen yaparak toplum içerisinde varlık gösterebilmeyi çok arzular. Şölen için tandırda pişirmek üzere bir kuzuya ihtiyacı vardır. Kocası İsmail’in tek derdiyse şehre gelen şarkıcıdır. Mert’in ablası Vicdan, kardeşini eğer düğün için kesecek kuzu bulamazlarsa onu keseceklerine inandırır. Kesilmekten korkan Mert, düğün için kuzu aramaya başlar. Şölen günü yaklaştıkça, fakirlik ve toplum baskısı ile baş etmeye çalışan Medine, misafirlerine unutamayacakları bir ziyafet verecektir.

Hamit, Karadeniz'de bir sahil kasabasında yaşamaktadır ve hayatını "insan kaçakçılığı" yaparak kazanmaktadır. Bir gün kaçak göçmenler kasabada mahsur kalır ve Hamit'in yolu bu süreçte botanik bilimcisi olan Denise adlı yabancı bir kadınla kesişir. Geceleri gizlice deniz kenarındaki terk edilmiş bir kulübede buluşurlar. Mahsur kalan göçmenlerle yaşadıkları, birbirleriyle oldukça yakınlaşan ikilinin ilişkisini sarsmaya başlar. Bu rastlantılar sonrasındaysa Hamit, hayatını değiştirecek bir karar vermek zorunda kalır